Skip to main content

İsveç'in AB dönem başkanlığının ufkundaki 'beyaz geceler' | Referans | Menekşe Tokyay

Yeşillikler arasına serpiştirilmiş adacıklarıyla bu adacıkları birbirine bağlayan köprüleri ve sonsuzluğa uzanan düşsel kanallarıyla kimilerince "masallar kenti", kimilerince ise "İskandinavya'nın kalbi"...

Yeşillikler arasına serpiştirilmiş adacıklarıyla bu adacıkları birbirine bağlayan köprüleri ve sonsuzluğa uzanan düşsel kanallarıyla kimilerince "masallar kenti", kimilerince ise "İskandinavya'nın kalbi"... Ama Avrupa Birliği (AB) gündeminde şu an için Stockholm ve genel anlamda İsveç'in birincil anlamı, 1 Temmuz 2009'dan itibaren 6 ay üstleneceği ve bir dizi sürprizin beklendiği AB dönem başkanlığı...
Tarihin cilvesi bu olsa gerek: 1995'te AB üyesi olan İsveç, o tarihe dek oldukça zorlu süreçlerden geçmiş; hatta ayrıcalıklı üyelik tekliflerine bile direnmek zorunda kalmıştı. Gelin görün ki zamanında Avrupa Parlamentosu'nun (AB) 80 üyesinin İsveç'in AB üyeliği için ret oyu kullandığı bir konjonktürden bu aşamaya gelinebildi...


Kurumsal kimlik ümitvar
Görsel-işitsel iletişim boyutunda çok önemli bir imaj çalışmasını ifade eden kurumsal kimlik, İsveç'in dönem başkanlığı hazırlıklarını incelerken dikkate alınması gereken öncelikli parametre. Keza, kurumsal kimlik çalışmaları çerçevesinde belirlenmiş dönem başkanlığı logosu, fazla söze gerek bırakmayacak şekilde tasarlanmış: Saydamlık, diyalog ve ışığı (hem asıl anlamıyla hem de "aydınlığa kavuşturma" ve "aydınlanma, bilgilenme" boyutlarıyla) çağrıştıran bu logo, dönem başkanlığının öncelik vereceği konuları özetlemekte... İsveç'in ünlü "beyaz geceleri"ni ve "kuzey ışığı"nı da anımsarsak, "saydamlık" öğesinin ne denli yerinde bir tercih olduğu ortaya çıkıyor.
Öte yandan, kurumsal kimliğin bir başka boyutu olan dönem başkanlığı web sitesi, 2001'deki dönem başkanlığı sitesinin aksine (eu2001.se), neredeyse tüm AB kurumları gibi "eu" domainnameuzantısı üzerine odaklanarak (se2009.eu), 6 aylık süre dahilinde AB'nin geneline yönelik bir söylem geliştireceğinin açık bir mesajını veriyor. Sitedeki kapsamlı bilgiler ve hedefler bütünü de oldukça umut verici ve dinamik bir görüntü sergiliyor.


İsveç'in öncelikleri
İsveç, dönem başkanlığının zamanlaması açısından krizlerin ortasına düşmüş durumda. Bu zorlu dönemin ayrımında olan İsveçli yetkililer, öncelikle 3 konuya odaklanacak: 1. Mali krize çözüm. 2. İklim değişikliği ve su kriziyle mücadele. 3. Kurumsal değişiklikler ve kurumsal yapılanmanın konsolidasyonu.
Krize çözüm alanında, şubatta hazırlanan ve AB genelinde mali denetleme çerçevesi oluşturulmasını hedefleyen Laroisiere Raporu'yla uyumlu bir iyileştirilmiş denetim sistemi kurulması, ekonomik krize karşı uzun erimli ve rekabetçilik odaklı bir toparlanma süreci yaratılması (işsizlikle mücadeleyle paralel bir şekilde) öngörülüyor. 90'larda önemli bir bankacılık krizi yaşamış olan İsveç'in yeniden yapılandırmadaki deneyimleri bu açıdan önemli. 2010'da AB için belirlenen istihdam ve büyüme koşullarını içeren Lizbon Stratejisi'nin gözden geçirilip, son kararın bir sonraki dönem başkanı olan İspanya'ya bırakılması da söz konusu olacak.


İklim değişikliği ile mücadele alanında, aralıkta Kopenhag'da toplanacak BM İklim Konferansı'nda görüşülecek olan Kyoto-sonrası İklim Değişikliği Anlaşması'na katkıda bulunulması, emisyon azaltımı konusunda Avrupa'da ortak bir tutum benimsenmesi hedeflenmekte. Öte yandan, düşük karbon ekonomisine geçişe yönelik inovasyon adımları ve AB düzeyinde karbon vergilendirmesi gibi uygulamalar da bu başkanlık döneminde öne çıkacak.
Kurumsal yeniden yapılanma konusunda ise AP'e haziran başında gerçekleşen seçim sonuçlarının pratik yansımalarının idaresi ve bir türlü imzalanamayan ve bu nedenle AB'nin kurumsal inandırıcılığını zedeleyen Lizbon Antlaşması'na ilişkin ulusal açmazların çözülmesi hedefleniyor. Avrupa Komisyonu'na yeni dönemde başkanlık edecek kişinin belirlenmesi ve yeni komisyon üyelerinin atanması da bu çerçevede öncelikler arasında. Stockholm kentinin ismi eski Almancada da "sağlamlaştırma" anlamına gelen "Stock" (fortification) ve adacık anlamında kullanılan "holm" kelimelerinden türemiş. Tarihin başka bir cilvesi olsa gerek: AB'yi kurumsal anlamda güçlendirmesi umulan bir dönem başkanlığı da yine İsveç'in omuzlarına yüklendi...
Enerji güvenliği sorunsalının gündemde olduğu günümüzde, İsveç ayrıca Güney Kafkasya ve Doğu Avrupa'daki ülkelerle enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi açısından yakın temasta olacak. Fransa'nın sürüncemede kalan Akdeniz Birliği önerisi de yine bu dönemde masaya yatırılacak.
İsveç'in bu öncelikli ve içerik olarak kapsamlı krizlerle mücadele konusunda (Çek dönem başkanlığının aksine) kendinden emin bir duruş sergilemesi ise önümüzdeki dönemde Avrupa gündeminde proaktif ve pozitif bir rol almaya aday olduğunun göstergesi olarak okunabilir.


Türkiye için fırsatlar
İsveç, politik duruşu açısından genişleme yanlısı. Türkiye'ye ve Balkanlar'a doğru genişlemenin AB'nin küresel düzlemdeki etkisi ve güvenliğini güçlendirdiğini düşünen bir ülke. Elbette bu duruşunu dönem başkanlığına yansıtacak olması ve Türkiye'ye verilen taahhütlerin ardında duracak oluşu bir sürpriz değil. Başbakan Fredrik Reinfeldt ve Dışişleri Bakanı Carl Bildt'in Avrupa basınında da yer alan destek verici mesajları ve Türkiye'nin olası üyeliğiyle Avrupa'nın kendini dönüştüreceğine dair inançları, bunun en somut örneği...
AB dönem başkanlığını, birbirinin peşi sıra Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen iki ülkenin (İsveç ve ardından İspanya) üstlenecek olması ise Türkiye için eşi bulunmaz bir fırsat. Elbette, bu fırsatın iyice bilincine varıp, etkin stratejiler ve eylem planlarıyla desteklersek... Bununla birlikte, bir noktayı da gözden kaçırmamak gerekiyor: Dostlar acı söyler ve bu süreçte eksikliklerimizin ortaya çıkması (özellikle de İsveç'in öncelik verdiği Kıbrıs ve limanlar sorununun çözülmesi bağlamında), bizi dönem başkanlığına karşı öfkeyle dolduracağı yerde, bu yapıcı eleştiriler, sürece daha güçlü bir siyasi iradeyle sarılmamıza vesile olmalı... Reform ivmesini hızla yakalamak kaydıyla, Türkiye'nin üyeliği sürecinde dostlarımızı mahcup etmemek, muhalifleri de ikna edecek entelektüel ve pratik birikimleri ortaya koymak bizim elimizde...