Skip to main content
Türkiye-İsrail İlişkilerinin Geleceği: Yapısal ve Mukayeseli Bir Senaryo

Opinion | Türkiye-İsrail İlişkilerinin Geleceği: Yapısal ve Mukayeseli Bir Senaryo

Ceyhun Çiçekçi February 2020

Türkiye-İsrail ilişkileri uzunca bir süredir donuk bir vaziyette. İkili ilişkilerin geleceğine dair oldukça iyimser yorumlar yapılmakla birlikte, tamamıyla kötümser yorumlara rastlamak da mümkün. Bu noktada, iki ülke arasındaki münferit hadiselere yüklenen aşırı anlamların ikili ilişkilerin tarihselliğini anlamaktan uzak olduğunu belirtmek gerekir. Bu sebeple ikili ilişkilerin 1996 sonrasındaki ‘altın çağını’ bugün mumla aratan dinamikleri yapısal bir çerçeve içerisinde aramak gereklidir. İkili ilişkilerin statüsü, kuşkusuz sistemik etkilerden bağımsız değildir.
 

İlk Kırılma: Davos ve Mavi Marmara

Ocak 2009’da yaşanan Davos Krizi’yle beraber artan gerilim ikili ilişkilerde derin bir güvensizlik üretmiş durumdadır. Söz konusu güven kaybının, özellikle 2010 yılındaki Mavi Marmara hadisesinden bu yana devam ettiği söylenebilir. Tarihsel seyir açısından bakıldığında iki ülke, direkt olarak herhangi bir sorunun zıt kutuplarında yer almamış ancak Mavi Marmara hadisesi ile ilk defa doğrudan karşı karşıya gelmiştir. Mavi Marmara isimli sivil gemiye çıkıp dokuz Türkiye vatandaşını katleden İsrail askerlerinin ödüllendirilmesi, söz konusu operasyonun siyasi-manevi tasdikini göstermesi açısından üzücü olmakla birlikte söz konusu güven kaybını da pekiştirmiştir.

Yazının devamını okumak için tıklayınız.